Ses Hastalıkları Nelerdir?

Ses Hastalıkları Nelerdir?

Ses hastalıkları; organik, psikolojik, nörojenik, fonksiyonel olmak üzere dört farklı nedenden oluşmaktadır. Nodüller, polipler, reinke ödemi, kas gerilim disfonisi, spazmodik disfoni, ses teli felci, kistler, hemoraj, sulcus vocalis, yaylanma, granülomlar, paradoksal ses teli hareketi, puberfoni ya da parkinson, als gibi bazı nörojenik hastalıklara eşlik eden pek çok ses hastalığı vardır.

Çıkardığımız sesin kalitesi, ses tellerinin ne kadar rahat (ya da eforla) hareket ettiğiyle yakından ilişkilidir. Ses telleri, senkronize bir şekilde titreşirse, çıkan ses de kulağa hoş gelir. Ancak sert bir şekilde, zorlanarak bir araya gelirse, çıkan ses hoş olmamakla kalmaz, ses telleri kalıcı bir şekilde hasar görebilir.

Bir kişi, fazla tiz ya da fazla pes/derin bir ses tonuna, fazla yüksek ya da fazla zayıf bir ses yüksekliğine ya da fazla kısık, havalı veya burundan gelen bir ses kalitesine sahip olabilir. Bazı durumlarda ise çıkan sesin özellikleri kişiye uygun olmayabilir (Yetişkin bir erkeğin aşırı tiz bir ses tonuna sahip olması gibi). Eğer bir kişinin konuşması sırasında ses tonu, yüksekliği ya da kalitesi iletilmek istenen mesajın önüne geçip, iletişim kalitesini bozuyorsa bir ses problemi mevcuttur. Konuşma ya da şarkı söyleme sırasında gırtlakta hissedilen ağrı ya da rahatsızlık da bir ses probleminin mevcut olduğuna işaret eder.

Eğer 10 günü aşkın bir süredir soğuk algınlığı ya da alerji gibi bir sebebe bağlı olmaksızın ses kısıklığı, seste değişiklik ya da gırtlakta rahatsızlık hissi yaşamaktaysanız en kısa zamanda bir Kulak Burun Boğaz hekimine başvurmalısınız.

Doktorunuz, problemin çözümü için bir Dil ve Konuşma Terapisti ya da Ses Terapisti’nin yardımına ihtiyaç duyup duymayacağınızı belirleyecektir.

Başlıca Ses Hastalıkları

 

Zihinsel Engel

Nodüller ve polipler, ses tellerinin orta bölümünde ortaya çıkan ve en sık görülen iyi huylu oluşumlardır. Nodüller, ses telleri üzerinde oluşmuş nasırımsı yapılardır. Polipler, nodüllerden farklı olarak içi sıvı dolu oluşumlardır. Bu yapılar, görünmez kan damarları tarafından beslenir. Boğuk, zorlamalı ses ve çabuk yorulma hem nodülün, hem de polipin tipik belirtisidir.

Rahatsızlığın Nedeni
Hem nodül, hem de polip, konuşma ya da şarkı söyleme sırasında oluşan ses teli travmasına bağlı olarak meydana gelmektedir. Sigara ve alkol kullanımı, kafein, alerji, reflü, zararlı kimyasallara maruz kalma gibi faktörler de nodül ve polip oluşumunda etkili olmaktadır.

Tedavi
Nodül tedavisinde, ses terapisi ilk aşamayı oluşturmaktadır. Tedavide, vokal hijyen önerilerine ek olarak rezonans ses terapisi ve vokal fonksiyon egzersizleri yöntemleri kullanılmaktadır.

 
 

Kisitler

Ses tellerinde oluşan kistler, vücudun herhangi bir yerinde oluşan kistlerle aynıdır. Bu oluşumlar, içi sıvı dolu ve deri tarafından sarmalanmış keseler halindedir. Tek taraflı kistler, ses tellerinin en fazla titreşime giren orta bölgesinde görülür.

Rahatsızlığın Nedeni
Ses teli kistlerinin gerçek nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ses tellerinin en çok titreşime giren orta noktasında oluşmasından dolayı, ses kullanımının bu kistlerin ortaya çıkmasında etkili olduğu düşünülmektedir.

Tedavi
Kistler, cerrahi yöntem ile tedavi edilmektedir. Cerrahi müdahaleden sonra ise ses terapisi uygulanmaktadır.

 

Püberfoni

Ergenlik döneminden sonra, organik bir nedene bağlı olmaksızın ergenlik dönemine ait sesi kullanmada ısrar etme durumudur. Problem, yüksek perdeden sesini kullanan erkeklerde daha sık görülmektedir. Püberfoni, sesini yüksek perdeden (çocuk sesi gibi) kullanan kadınlarda da görülmektedir.

Rahatsızlığın Nedeni
Püberfoninin nedenine ilişkin sistematik bir çalışma bulunmamaktadır.

Tedavi
Rahatsızlığın, ses terapisi ile tedavisi mümkündür. Tedavide en tipik yaklaşım, gırtlak masajıdır. Ancak önemli olan nokta, hastanın yeni yetişkin sesini kabullenmesi ve onu kullanmasıdır.

 
 

Reinke Odemi (Polipoid Dejenerasyon)

Reinke ödemi, ses telleri boyunca görülen balon gibi şişliklerdir. Bu rahatsızlığın belirtisi, (özellikle kadınlarda) aşırı düşük perdeden konuşmadır.

Rahatsızlığın Nedeni
Rahatsızlık; sesini fazla kullanan, sigara içen, kimyasallara maruz kalan, aşırı alkol alan ve reflüsü olan kişilerde sık görülmektedir.

Tedavi
Tedavi, hastanın ihtiyacına ve sorunun derecesine göre yapılmaktadır. Eğer şişlik, hava yolunu kapayacak düzeyde ise o zaman cerrahi müdahale gerekmektedir. Şişliğin hafif olduğu durumlarda ilk önce ses terapisi tercih edilmektedir.

 
 

Kas Gerilim Disfonisi

Kas gerilim disfonisi (KGD), bir ya da birkaç kasın fazla kullanılması sonucu seste yorgunluk ve rahatsızlık hissedilmesidir. Her ne kadar KGD, çoğunlukla tek başına ortaya çıksa da, bazı durumlarda organik sorunlara da eşlik edebilmektedir.

Rahatsızlığın Nedeni
KGD’nin nedeni, gırtlak kaslarında görülen aşırı aktivitedir. Aşırı aktivite, çoğunlukla organik bir nedene bağlı değildir ve ses terapisi ile değiştirilebilmektedir.

Tedavi
Ses terapisi, KGD için tercih edilen yöntemdir. Tedavide, değişik terapi yaklaşımları kullanılabilmektedir. Gırtlak masajı ve yumuşak fonasyon, tedavide oldukça etkili olan yöntemlerdir.

 
 

Sulkus Vokalis

Ses teli sulkusu, ses teli dokusu boyunca görülen oluklardır. Bu oluklar, ciddi ses bozukluklarına neden olmaktadır. Genel sulkus belirtileri; güçsüzlük, yorgunluk ve tiz sestir.

Rahatsızlığın Nedeni
Ses teli sulkusunun nedenine ilişkin araştırmalar devam etmektedir. Bazı vakalar, kist alındığı durumlarda görülmektedir. Diğer vakalar ise doğuştan olabilmektedir.

Tedavi
Ses terapisi, bazı belirtilerin ortadan kalkmasına yardımcı olsa da rahatsızlığı tamamen yok edememektedir. Daha etkili tedavi için çoğunlukla cerrahi müdahale gerekmektedir.

 
 

Granülomlar

Granülomlar, gırtlakta oluşan damarlı dokulardır ve çoğunlukla ses tellerinin arka kısmında oluşur.

Rahatsızlığın Nedeni 
Pek çok granülom, mide asidinin gırtlağın arka bölümünü tahriş etmesi sonucu oluşmaktadır. Ayrıca granülomlar, tüberküloz ya da HIV+ olma durumuna bağlı olarak da oluşabilmektedir. Düşük perdede ses üretimi ve gırtlağın arka bölümünün aşırı kullanımının da granüloma sebep olduğu düşünülmektedir.

Tedavi 
Tedavinin en önemli bölümünü reflü tedavisi oluşturmaktadır. Eğer lezyon çok büyükse ve ilaç tedavisine yanıt alınamıyorsa, mikro-cerrahi ve/veya ses terapisi uygulanabilir.

 
 

Paradoksal Ses Teli Hareketi

Paradoksal ses teli hareketi (PSTH), bir ses bozukluğu değildir, fakat soruna ses bozuklukları eşlik edebilmektedir. PSTH, ses tellerinin soluk alma ve verme sırasında kapanma eğiliminde olmasından dolayı alt solunum sistemine havanın rahatça girmesi ve çıkmasına engel olmakta; bu sebeple, solunum güçlüğüne sebebiyet vermektedir. Solunum güçlüğünden dolayı hastalar, panik olmakta ve kimi zaman hastaneye yatırılmaktadır. PSTH, çoğunlukla davranışsaldır ve solunum alıştırmaları ile kolaylıkla tedavi edilebilir.

Rahatsızlığın Nedeni
PSTH’nin bilinen bir nedeni bulunmamasına rağmen egzersizler, reflü, öksürük ve/veya panik gibi sebepler rahatsızlığı tetikleyebilmektedir.

Tedavi
Fizyolojik “tetikleyicilere” yönelik ilaç tedavisinin yanında, Dil ve Konuşma Terapisti tarafından yürütülen davranışsal terapi ve bazı durumlarda bunlarla birlikte kaygı için psikolojik ya da psikiyatrik destek tedavisi, PSTH için etkili tedavi yöntemidir.

 
 

Ses Teli Felci

Ses teli felci, ses tellerine giden bir ya da birkaç sinirin zayıf çalışması ve ses tellerinin hareket edememesi ya da normale dönememesi durumudur. Birçok durumda ses telleri, ya tam kapanma gerçekleştiremez ya da hiç kapanamaz. Aynı zamanda ses telleri, ince tonda sesleri üretmek için gerektiği gibi uzayamaz. Çok nadir olarak, ses tellerinin açılmadığı da görülmektedir. Bu durumda, hastanın solunumu zorlaşmaktadır.

Rahatsızlığın Nedeni
Ses teli felci, pek çok şeye bağlı olabilir. En sık rastlanılan sebepler viral kaynaklıdır. Hasta, grip ya da üst solunum yolu enfeksiyonu ve buna bağlı olarak larenjit geçirdiğinde, bu tür sorunlar yaşanabilir. Diğer sebepler ise cerrahi girişimler (göğüs, boyun ya da omuz), kalp sorunları ve nadiren beyin hasarlarıdır.

Tedavi
Tedavide, ses tellerinin kapanma kalitesini arttırmak için ses terapisi uygulanır. Bazı durumlarda cerrahi müdahale ile ses tellerinin sesleme ve yutma sırasında kapanmasını sağlayacak şekilde işlem yapılır.

 
 

Spazmodik Disfoni

Spazmodik disfoni (SD), konuşma sırasında ses tellerinin değişik zamanlarda aniden kasılarak sesin kesilmesine neden olmasıdır. SD’de ses etkilenirken, öksürme, gülme gibi istemsiz olarak yapılan hareketler ve hatta şarkı söyleme bile normal olabilir.

Rahatsızlığın Nedeni
SD’ye neyin sebep olduğu henüz bilinmemektedir. Ancak bazı vakalarda sebep; hiçbir bozukluğa bağlanamayan, minör düzeyde olağandışı sinir yapısı ya da beyne bağlanmaktadır. Bu olağandışı durum, konuşma dışında başka bir soruna yol açmamaktadır. SD’nin, ses telleri sinirlerinin uyarılmasına karşı bir tepki olarak oluştuğu düşünülmektedir.
 

Transgender Ses Problemleri

Transgender ses problemleri, bir kişinin biyolojik cinsiyetinden, karşı cinse geçme tercihi nedeniyle görülen ses problemidir.

Rahatsızlığın Nedeni
Kadın ve erkeklerin ses üretim sistemleri ve biyolojik yetenekleri farklı olduğundan, karşı cinse geçme tercih edildiği zaman ortaya ses problemi çıkar.

Tedavi
Transgender ses problemleri; tıbbi yöntemler, cerrahi ve terapi yöntemiyle tedavi edilmektedir. Uygulanan tıbbi ve cerrahi müdahalenin devamında tedavi sürecini davranışsal yaklaşımlı ses, konuşma ve dil terapisi oluşturmaktadır.

Yetişkinlerde Konuşma Bozukluğu

Yetişkinlerde Konuşma Bozukluğu

Yetişkinlerde konuşma bozukluğu bir yetişkinin sözel iletişimde zorluk çekmesine neden olan herhangi bir belirtidir. Bu problemler arasında takılmalı, yavaş, kısık sesli, kekeleyerek veya hızlı konuşma vardır. Diğer belirtiler arasında sert yüz kasları, ağızdan salya akması, kelimelere zor erişme ve sesle ilgili kasların aniden kasılması vardır.

Aniden konuşma bozukluğu yaşarsanız hemen tıbbi yardım isteyin. Bu durum altta yatan ciddi bir hastalığa işaret edebilir.

Artikülasyon Bozukluğu Nedir ?

Artikülasyon Bozukluğu Nedir ?

Artikülasyon bozukluğu bir konuşma bozukluğudur. Bir veya daha fazla konuşma sesi üretiminde zorluklar yaşanması / çıkarılamaması durumudur. En yaygın olarak /s/, /z/, /l/ ve /r/ seslerinde problem yaşanmaktadır. 

Çocuklarda Artikülasyon Bozukluğu ( Konuşma Bozukluğu )

Artikülasyon bozukluğu, sesleri çıkarırken bazı seslerin atlanması, başka sesler eklenmesi veya seslerin çarpıtılması sorunudur. Artikülasyon bozukluğu olan çocuklar gelişimsel seviyeleri ile paralel olarak çıkarması gereken sesleri çıkaramazlar.

Artikülasyon Bozukluğunun Nedenleri Nelerdir ?

  • Dil kaslarının düzgün çalışamaması,
  • Damak yarığı veya damağın yüksek olması,
  • İşitme kaybı,
  • Zeka geriliği,
  • Çene kaslarındaki problemler,
  • Dil bağının dil ucuna fazla yakın olması,
  • Burunda et olması

Yukarıdaki fiziksel sebepler haricinde aile içindeki sorunlar, boşanma, çocukta utangaç kişilik gibi psikolojik sebepler de artükilasyon bozukluğuna sebep olabilir

 

 

Artikülasyon Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir?

Artikülasyon bozukluğunu 4 temel belirti ile değerlendirebiliriz. Bunlar atlama, yerine koyma, ekleme ve çarpıtmalardır.

Atlamalarda

Çocuk kelimelerdeki harflerin yalnızca bir kaçını söyler. Örneğin televizyonyerine telezon demesi gibi.
 
 

Eklemelerde

Çocuk kelimelere fazla harfler ekler. Örneğin pilav yerine pilyav demesi gibi
 
 

Yerine Koymada

Çocuk kelimelerdeki harflerin yerine başka harfler koyar. Örneğin kestaneyerine keştane demesi gibi.
 
 

Çarpıtmalarda

Çocuğun çıkardığı kelimeler tam olarak doğru değildir fakat gerçeğine yakındır. Örneğin ekmek yerine eppek demesi gibi.

ATİPİK OTİZM

Atipik Otizm

Atipik Otizm Nedir?

Otizm belirtilerine sahip ancak tanı konacak kadar yeterli kriterleri sağlamayan çocuklara verilen tanıya Atipik otizm denir. Atipik otizmde konuşmada zorluk, iletişim kurmada güçlük, gelişimde bozukluklar, tekrarlayıcı konuşmalar, sosyalleşmede sorun yaşama gibi belirtiler bulunur ancak bu belirtiler daha geç yaşlarda ortaya çıkabilir veya tam tanı konmasını engelleyecek şekilde çok az görülebilir.

Atipik otizmin özellikleri

Atipik otizmi diğer otizm türlerinden ayıran en önemli özellik erken tanı ve doğru tedavi yöntemleri ile bireylerin yaşadığı konuşma ve iletişim bozukluklarının aşılarak düzeltilebilir olmasıdır. Yaşanan sorunları aşmanın ve bireyin hayatına normal bir şekilde devam edebilmesinde erken tanının etkisi çok büyüktür. Bu yüzde aileler çocuklarının hareketlerini ve gelişimlerini gözlemlemeli, doktor kontrolleri konusunda hassas davranmalı ve çocukları ile aralarında sağlıklı bir iletişim kurarak takip etmelidir. Eğer çocuk Atipik otizm belirtilerine sahipse hemen bir uzmana danışmalı ve tedavi süreci hızlı bir şekilde başlatılmalıdır.

 Atipik otizm; dil ve sosyal iletişimle ilgili sorunlar, dilin amaca yönelik kullanımındaki problemler, aşırı çekingenlik, aşırı utangaçlık, gündelik ve özel yaşamında belli ilkelere aşırı bağlılık gibi durumlarla kendini gösterebilir. İlerleyen yaşla tanı değişebilir ve durum bir kişilik özelliğine dönüşebilir. Otistik belirtiler zamanla kaybolabilir; iyi eğitimle ve elverişli şartlarda durum tamamen normale dönebilir. Bu açıdan, erken tanı ve tedaviye süratli geçiş önem taşır. Ağır formu yoktur ve hafif otizmden ayrılması zordur. Bu nedenle normal gelişimin bir parçası olarak görülebilir.

Otizm, çocuklardaki üç temel gelişim alanını etkiler; fakat atipik otizmde bu temel alanlardan yalnızca birinde bozukluk görüldüğünde veya bu temel alanların otizmde az etkilenmesi durumunda ve diğer gelişimsel bozukluklar için belirtilen ölçütler karşılanmadığında bu tanı konur. Atipik otistik çocuklar, hafif otizmli özellikler gösterdikleri için, ‘yüksek fonksiyonlu veya yüksek işlevli otistik’ olarak da adlandırılmaktadır. Yine de çoğu kez tipik otizm ve Asperger sendromuyla karıştırılmaktadır. Ayrıca şizoid kişilik, şizotipal kişilik, çekingen kişilik vb. kişilik ve bozukluklarla Atipik otizm arasında benzer durum ve sorunla olabilir ama farklı şeylerdir. Özellikle tanı konulurken bu tür güçlüklerle karşılaşılır ve yanlış tanı konulabilir.

Tipik otizmde, otistik semptomlar belirgin ve serttir. Atipik otizmde otistik semptomlar biraz daha hafif ve birçoğunun ileride aşılma ihtimali yüksektir. Atipik otizmle tipik otizm temelde aynı sorunları paylaşır; fakat tipik otizmde problemler ve bozukluk daha derinden olduğu için kalıcılık düzeyi daha yüksektir. Atipik otizmde, bazı hafif belirtiler dışında, diğer bütün semptomlar zamanla kaybolabilir ve atipik otizm tanısı yerini kişilik bozukluğuna bırakabilir; çünkü görülen bazı sorunlar kişilik özelliği olarak kabul edilebilir. Örneğin, kurallara bağlılık, sosyal ortamlardan uzak durma, az sayıda arkadaşa sahip olma, dar konularla ilgilenme, değişime açık olmama vb.

Atipik otistiklerde ilgilerinin sınırlı ve dar olması onları mesleklerinde başarıya götürebilir; çünkü ilgi duydukları konuları derinlemesine ve çok detaylı incelerler. Dolayısıyla bu da onları ilgili oldukları alanda başarıya götürür.

Tipik otistiklerde sosyal ilişki kurma eğilimi görülmezken, atipik otistiklerde bu eğilim var; fakat bu bireylerde sosyal beceri yetersizliği görülür. Aşırı çekingenlik, içe kapanma, utangaçlık, ritüellere sıkı sıkı bağlılık, sınırlı ilgi alanı, tekrarlayıcı davranışlar, katı prensiplere sahip olma atipik otistiklerin temel sorunlarıdır.

Atipik otizm ile tipik otizm arasındaki farklar hâlâ kesin çizgilerle belirtilememiştir. Birçok noktada tartışmalar devam etmektedir. Tipik otizm bütün eğitim ve tedavilere rağmen kalıcılık devam eder; ama atipik otizmde yaşın ilerlemesi ve eğitimle birçok sorun ortadan kalkabilir. Her iki bozuklukta da iletişim sorunu birbirine yakındır. Tekrarlayıcı davranışlar ve diğer takıntılar küçük yaşlarda her iki bozuklukta aynıyken, yaşın ilerlemesiyle atipik otizmde ciddi azalmalar gözlenir; azalma görülmese bile, rahatsız edici olmaz ve diğer insanlarla etkileşimini bozucu düzeyde görülmez. Sınırlı ilgiler her iki durumda da aynıdır. Atipik otistiklerin öz bakım ve akademik becerileri, tipik otistiklere göre daha iyidir. Panik atak ve depresyon gibi psikiyatrik problemler ortaya çıkabilir.

Atipik otizmi, Asperger sendromundan ayıran en temel özellik, asperger sendromunda konuşma sorununun hiç görülmemesidir, yani aspergerliler bebeklikten itibaren çok güzel ve gramere uygun bir konuşmaya sahiptir. Atipik otizmde ise, konuşma sonraki yıllarda düzelebilmektedir, yani ilk başlarda konuşma bozuklukları görülürken, yaşın ilerlemesi ve alınan eğitimle konuşmada düzelmeler görülebilir. Bazı bireylerin konuşma bozuklukları ilerleyen yaşlarda da devam edebilir. Atipik otistiklerde, zamirleri ters kullanma, konuşmaları anlamama, ekolali konuşma gibi bozukluklar yoğun olarak görülebilir. Asperger sendromlularda motor gelişimine bağlı beceriksizlik ve el-göz koordinasyon bozukluğu olabilirken, atipik otistiklerde el becerileri daha iyi gelişmiştir. Aspergerliler atipik otistiklere oranla daha sosyaldirler ve toplumsal ilişkilere daha yatkındırlar. Yapılan bazı testlerde, Aspergerlilerin sözel puanları performans puanlarına göre yüksek çıkarken atipik otizmde tam tersi bir durum görülmüştür. Erken okuma, atipik otizmde sık görülebilirken, Asperger sendromunda az görülmektedir.

Atipik otizmde semptomlar üç yaşından önce görülürken, Asperger sendromunda ise üç yaşından sonra gözlenebilir ve bazı olgularda daha geç yaşlarda görülebilir. Asperger sendromunda, dil ve konuşmanın normal gelişimi, kas becerilerinin yetersiz gelişimi, görsel motor koordinasyon bozuklukları, sendromun atipik otizmden ayırıcı tanıda ölçüt olarak görülür.

Asperger sendromu ile atipik otizm birbirine dönüşebilir özelliktedir. Özellikle ilerleyen yaşlarda yani erişkinlikte iyi bir eğitim sonucu atipik otizm ile Asperger sendromlu bireyleri birbirinden ayırmak güçleşir. Asperger sendromunun, atipik otizmin hafif bir çeşidi olduğunu belirtenler vardır; ama bu konu hâlâ kesinlik kazanmış değil. Atipik otizm ile Asperger sendromunu birbirinden ayıran kesin çizgiler henüz çizilmemiştir; fakat bu alandaki araştırmalar devam etmektedir.

En tanınmış atipik otistikler Gunilla Gerland, Richard Lansdown ve Temple Grandin’dır. Gunilla Gerland, “Gerçek İnsan” adıyla Türkçeye çevrilen kitabında çocukluğundan itibaren yaşadıklarını, hissettiklerini ve dünyaya bakış açısını anlatıyor. Hayvan psikologu ve veteriner olan Temple Grandin’in Türkçeye “Resimlerle Düşünmek” adıyla çevrilen bir kitabı var. (Kaynak https://www.rehabilitasyon.com/makale/Atipik_Otizm-2_Dp8tDG_91)

Atipik otizm tedavisi

Atipik otizm tedavi sürecinde çocuklar özel bir eğitim ve psikoeğitsel terapiler alarak sosyal becerilerini geliştirir, kendilerini daha iyi ifade edebilir, davranış problemleri azalır, bilişsel işlevleri gelişir, takıntıları azalır, konuşma becerileri gelişir ve motor becerileri artar. Otizm  tedavi sürecine en iyi cevap veren grubun Atipik otizm  sahip olan grup olduğunu unutmamak gerekir. Tedavi sürecinde ailelerin umutsuzluğa kapılması ve psikolojik olarak olumsuz reaksiyonlar göstermesi çocuğu olumsuz olarak etkiler ve tedaviyi reddetmesine neden olabilir. Bu yüzden tedavi süreci boyunca çocuk desteklenmeli ve bu desteği hissetmesi sağlanmalıdır.

ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ DESTEK EĞİTİM PROGRAMI

Özel Öğrenme Güçlüğü Destek Eğitim Programı

Öğrenme Güçlüğü

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ NEDİR?

Öğrenme güçlüğü bireyin zekası normal ve normalin üzerinde olmasına rağmen sözlü ve yazılı dili kullanma ve anlamada, konuşma, okuma, yazma, heceleme, matematiksel hesaplamalar yapmada, sosyal algılama, kendini idare etme, iletişim kurma alanlarında kendini gösteren nörolojik kökenli gelişimsel bir bozukluktur.

Bu tanım görsel, işitsel motor engelleri, zihin engelleri ve duygusal rahasızlıkları, çevresel, kültürel ve ekonomik dezavantajlardan kaynaklı öğrenme güçlüğü olan çocukları kapsamaz.

Literatürde öğrenme güçlüğü, özel öğrenme güçlüğü, özgül öğrenme güçlüğü, öğrenme bozukluğu, disleksi gibi farklı tanımlar aynı belirtiler için kullanılabilmektedir. Eğitsel açıdan bakıldığında en olumlu tanım öğrenme güçlüğü biz eğitimciler tarafından tercih edilmektedir.


ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNÜN TÜRLERİ NELERDİR?

·        Disleksi; okuma sorunlarını içerir. Hiç okuyamamadan, atlama, ekleme, ters çevirme, heceleyerek okuma gibi geniş bir yelpazede kendini gösterir. Kendi içinde disfonik disleksi, disitetik disleksi gibi türleri vardır.

·        Disgrafi; yazma zorluklarını içerir. Harfleri yanlış-ters yazma, kopyalama, satır kullanma, atlama, ekleme zorluklarının birini ya da birkaçını kapsayabilir.

·        Diskalküli; matematik becerilerinde zorlukları ifade eder zor öğrenme, yanlış hesaplamalar, ters yazım ya da tersten işlemler, sayı ezberleme zorlukları, problemleri anlayamama vb. belirtileri olabilir.

·        Dispraksi (sözel olmayan öğrenme güçlüğü) motor beceriler ve sosyal becerilerdeki uyum problemlerini işaret eder. Oyunun kurallarını uygulama, hareketlerde yavaşlık, denge sorunları, ikili ilişkilerde yaşanan uyum sorunları bu alan içinde değerlendirilir.

Çocuklar sadece tek bir öğrenme güçlüğü alanından etkilendiği gibi tamamından etkilenen çocuklarda vardır.

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ NASIL FARKEDİLİR


Ülkemizde öğrenme güçlüğü tanısı koyulabilmesi genellikle ilköğretim 1-2 sınıfa denk gelmektedir. Bunun en önemli nedeni ailelerin okul öncesi dönemde çocuklarındaki öğrenme kayıplarını fark edememeleridir. İlköğretime başlayan çocukların okumayı öğrenememesi ailelerde panik yaratmakta ve arayış bu yaşlarda başlamaktadır.


Sözel olmayan öğrenme güçlükleri küçük yaşlarda oyun oynayamama-yaşıtlarıyla iletişimde zorluk yaşama olarak kendini gösterebildiğinden daha erken yaşlarda müdahale edilebilmektedir ancak bu yaşlarda da farklı tanılarla karışabilmektedir.


Bir uzman öğrenme güçlüğü belirtilerini 3 yaşından itibaren fark edebilir. Anne-baba ve okul öncesi eğitimcilerin çocuklarıyla ilgili çok iyi birer gözlemci olmaları gerekmektedir.


Öğrenme Güçlüğünün Erken Yaş Belirtileri Nelerdir?


*Konuşma Sorunları
·        Geç konuşma
·        Sözcüklerde hece karıştırma (tuvalet-tulavet, mavi-vami)
·        Sözcükleri hatırlamakta zorluk (çatal’a kaşık deme, yoğurma yerine örme vb)
·        Kısıtlı dil kullanımı
·        Sıralı yönergeleri yerine getirmede zorluk
·        Heceleme ve fonolojik sorunlar


*Öğrenme sorunları
·        Kavramları karıştırma (renk-rakam)
·        Sayma-günler gibi ezberleme zorlukları
·        Yön algılamada zorluk (kitabı tersten açma-bakma)
·        Şekil kopyalama zorlukları


*Sosyal öğrenme sorunları
·        İkili ilişkilerde zorlanma
·        Dikkat-konsantrasyon güçlükleri
·        Şarkı-şiir ezberlemede zorluklar
·        Etkinliği yarım bırakma

*Motor beceriler
·        Denge-koordinasyon sorunları
·        Sakarlık-dikkatsizlik
·        El tercihinde gecikme
·        Tersten yazma gibi


Okul Döneminde Öğrenme Güçlüğü Belirtileri
·        Okumayı-öğrenmekte zorlanma (yanlış okuma, atlama, tersten okuma, ekleme)
·        Zaman (gün, ay, yıl, mevsim) algılama zorlukları
·        Okuduğunu anlama
·        Şekil-yazı kopyalama zorlukları
·        Yanlış-ters-eksik yazma
·        Çarpım tablosu ezberleme
·        Yanlış işlem sonuçları
·        Problemi anlayamama-şema oluşturma
·        Noktalama işaretlerini unutma
·        Okul kurallarına uyum zorlukları
·        Arkadaşlık ilişkilerinde aksaklık


ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ İÇİN BUNLARI BİLELİM

*Öğrenme güçlüğü erkek çocuklarda daha fazla görülmektedir.

*Öğrenme güçlüğü bir uzman tarafından erken çocukluk döneminde fark edilebilir.

*Öğrenme güçlüğü gösteren çoğu çocukta beraberinde dikkat problemi de vardır.

*Öğrenme becerilerinde yaşanan zorluklar çoğu çocukta duygusal zedelenmelere yol açtığından özgüven sorunları yaşanabilir.

ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ TEDAVİSİ NEDİR?

Öğrenme güçlüğünde tedavi edilerek ortadan kaldırılabilen bir durum söz konusu değildir. Ancak eğitimle öğrenme güçlüğünün yaşantımızda meydana getirdiği zorlukların aşılması söz konusudur.

Tek başına çocuklarda görülen öğrenme güçlüklerinde beraberinde yaşanan bir dikkat problemi varsa uzmanlarca ilaç desteği önerilmektedir.

Bir öğrenciye öğrenme güçlüğü tanısı kumladan önce uygulanması gereken basamaklar vardır. Hiçbir öğretmen kendi deneyimleri doğrultusunda bir öğrenciye öğrenme güçlüğü tanısı koyamaz. Öğrenme güçlüğü olasılığında şüphelenilen öğrenci öncelikli bir çocuk psikiyatrı tarafından muayene edilir, daha sonra uzman psikologlarca gerekli testler yapılacak ve gözlemler sonucunda öğrenme güçlüğü tanısı koyulabilir.

Öğrenme güçlüğünün tedavisi özel eğitimdir. Öğrencilerin hem beceri hem yeteneklerinin bir uzman tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Değerlendirmeler sonucunda zayıf-güçlü yanlar tespit edilerek desteklenme ve geliştirilmeye yönelik programlar hazırlanmaktadır.

Oluşturulacak program çocuğun yetenekleri, hali hazırda sergilediği beceri performanslarına göre çocuğa özel olarak geliştirilmelidir.

İŞİTME ENGELLİ DESTEK EĞİTİM PROGRAMI

İşitme Engelli Destek Eğitim Programı

İşitmenin ve konuşmanın değerlendirilerek erken tanı konulması, başarıyı arttıran en önemli faktördür. Aygüneş odyoloji ünitemizde uzman odyolog ve odyometristlerimiz yeni doğan bebeklerde ve işitme kaybının tanısı nedeniyle odyoloji ünitemizde değerlendirmeler yapmaktadırlar.

 

İşitme kaybı nedir?

Sesin, işitme merkezine iletimini engelleyen her türlü problem işitme kaybına yol açar. İşitme kayıpları genel olarak 3′e ayrılır; iletim tipi işitme kaybı, sensörinöral işitme kaybı, mikst tip işitme kaybı.

İletim tipi işitme kaybı

Dış kulak ve orta kulak patolojileri sesin kokleaya ulaşmasına engel olarak iletim tipi işitme kaybına neden olabilirler.

Dış kulakla ilgili problemler

Aural atrezi, DKY atrezisi, DKY eksositozu, buşon, DKY’nun yabancı cisimle obliterayonu, ekzternal otit. Neoplazmlar; hemangioma, lenfanjiom, skuamöz hücreli karsinom, bazal hücreli karsinom. Travma; auriküler hematom, DKY laserasyonu, yanık.

Orta kulakla ilgili patolojiler

Enfeksiyöz ve enflamatuar nedenler: büllöz miringit, akut otitis media, kronik otitis media, seröz otitis media, herpes zoster otikus, kolesteatoma, timpanoskleroz, miringoskleroz.
Travma: barotravma, temporal kemik fraktürü, travmatik kulak zarı perforasyonu, hemotimpanium, kemikçik zincirde kopukluk.
Neoplazmlar:
 glomus tympanicum, glomus jugulare.
Konjenital ve herediter patolojiler: renal genital orta kulak anomalisi, otoskleroz.

 

İşitme Kaybının Teşhisine Ailelerin Verdiği Tepkiler

Çocuğunuzun işitme kaybı olduğunu öğrendiğiniz zaman karmaşık duygular yaşayabilirsiniz. Üzülebilir, korkabilir, suçluluk hissedebilir ya da en azından sadece işitme kaybı olduğu için daha rahat hissedebilirsiniz. Bu duyguları yaşamanız son derece normaldir. Bir çok anne ve baba, çocuğunun işitme engelli olmasından dolayı uzun süre üzüntü ve çaresizlik yaşar. Önemli olan, çocuğunuza ve size hizmet verebilecek olan uzmanların varlığından haberdar olmanız ve bir an önce bu uzmanlarla iletişim kurarak, çocuğunuzun eğitimi ve gelişimi için gereken desteği almak için harekete geçmenizdir.

Uzmanlar tarafından verilen erken eğitim, çocuğunuzun dinleme becerilerini geliştirecek, sizinle daha rahat iletişim kurmasını sağlayacaktır. Eğitimi süresince çocuğunuzda kaydedilecek gelişme, sizin de yaşadığınız olumsuz duyguları ve stresi azaltacaktır.

Unutmamanız gereken nokta, uzmanların, çocuğunuz ve sizin için çalıştıklarıdır. Çocuğunuzun işitme engeline bağlı her türlü probleminizde size yardımcı olacak kişiler de yine bu uzmanlar olacaktır. Uzmanlar sizi dinleyecek, destek olacak ve çözüm yolları üreteceklerdir.

Kurumumuzda çocuğun dinleme becerilerini geliştirmede aile ile birlikte çalışılır; aile çocuğun eğitiminde bilinçli ve aktif bir rol almayı öğrenir. Aile, çocuğun işitme ve konuşma becerileri geliştirmesi için bilgilendirilir ve desteklenir.

Eve, benzer şekilde düzenlenmiş bir ortamda ve evdeki gibi aktivitelerle dil ve konuşma becerileri çocuğa ve aileye öğretilir. Çocuğun ve ailenin ihtiyacına göre gereken sıklıkta gerçekleştirilen özel programlar uygulanır. 2-3 yaşındaki çocuklar haftada bir kez kendi yaşıtları ile oyun gruplarına katılır ve sosyal etkileşime girmeyi öğrenirler.

Çocuğunuz ile iletişim kurarken, bazen beklediğiniz tepkileri alamamanız normaldir. Çocuğunuzla iletişim kurmaktan vazgeçmeyin. Göz kontağı kurun, ona dokunun ve dikkatini kendinize yönlendirmeye çalışın. Çocuğunuz size bakarken ona gülümseyin, yanağına dokunun, onun ilgisini çekmeye çalışın. Yüzünüzle yapacağınız komik ifadeler onun ilgisini çekecek ve size tepki vermesini sağlayacaktır. Çocukların anne ve babalarıyla iletişime açık olduklarını unutmayın.

İşitme engelli çocukların işitmelerinin ve konuşmalarının düzeltilmesi, uygulanan işitme cihazıyla işitmelerinin sağlanması ve doğal işitsel sözel terapi programıyla mümkündür.

Bu konudaki gecikmeler düzeltilmesi zor sorunlar yaratır. Erken tanı ile cihazlandırılan ve devamında doğal işitsel-sözel terapi programına başlanan çocukların yaşıtları ile normal bir ilkokula başlamaları ve başarılı bir eğitim yaşamı sürdürme şansları çok yüksektir.

İki yaşın altındaki çocuklara tanı konulup işitme cihazı ile işitmeleri düzeltildiğinde bu çocukların büyük çoğunluğunun sürekli bir terapi programı almalarına dahi gerek kalmadığı gözlenmiştir. Bu çocuklar yaşamın normal akışı içinde, işitme cihazlarını kullanarak yaşıtları ile birlikte normal yaşama kavuşmaktadır. Doğal işitsel-sözel terapi çocuğun normal dik ve konuşma gelişimi göstermesi için gerekli dinleme stratejileri üzerine kuruludur.

Eğitim ihtiyacı orta derecede işitme kaybı (26-40 dB) ile başlar. Çok hafif ve hafif derecede işitme kaybı olan çocuklara ev ve sınıf ortamlarında gerekli düzenlemeler yapılarak (sınıfta ön sırada oturma, duvarların ve yerlerin sesi geçirici özellikler taşıması, sesin yankılanmasını en az seviyeye getirme) rahat dinleme koşulları konusunda danışmanlık verilmelidir.

Çocukların işitme kaybı dereceleri arttıkça kullanılan iletişim modelleri ve eğitim teknikleri farklılık gösterir.Orta derecede kaybı olan bir çocuk işittiğini anlama, kelime hazinesi ve lisan gelişimi, konuşma bozukluğu terapisi ve/veya okuma becerilerini destekleyici eğitim almalıdır. Okul öğretmeninin de programa dahil edilmesi gereklidir.İleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocuk, tüm lisan alanlarında ve okul yaşantısında özel eğitim programlarına ihtiyaç duyar. İşitme cihazının erken dönemde kullanılmaya başlanması özellikle bu kayba sahip olan çocukların işiterek ve konuşarak (işitsel–sözel yöntem) normal lisan gelişimini yakalamayı amaçlayan programları takip etmeleri mümkün olmaktadır. Ancak, işitme kaybı 80-90 dB‘e yaklaştıkça işitsel-sözel yönteme işaret lisanı yönteminin de eklenmesi (total iletişim) gerekebilir.

Programlar çocuğun ihtiyaçları dikkate alınarak her çocuk için biraz farklı bir şekilde geliştirilebilir. Bu programlarda yuva çağındaki doğal işitsel ve sözel yapılandırma programını tamamlamış çocuklara konuşma, dinleme ve lisan becerileri verilir. Uygulanan bireysel ve grup programları ile bir yandan çocuğa sosyalleşme becerileri verilirken; diğer yandan bireysel programlarla dinleme, anlama, konuşma ve lisanlarını zenginleştirmeleri desteklenir.

Yuva dönemini tamamlayan çocuklar okul öncesi programda normal çocuklarla kaynaştırma eğitimine alınırlar. Her bir çocuğun eğitim programı bireysel özellikleri dikkate alınarak planlanır. Çocuk bir taraftan normal okul öncesi programı alırken, diğer taraftan da eksikliklerine yönelik konuşma, lisan ve bilişsel süreçlerle ilgili eğitim alır. Daha sonra tamamlayıcı programlarla eğitim sürdürülür. Derslerine yönelik etüt çalışmaları düzenlenir. Bunun yanında okulu ve öğretmeni ile işbirliğine girilerek okuldaki akademik ve sosyal becerilerin tamamlanması gerçekleştirilir.

Uzman eğitimcilerimiz işitme kayıplı çocuklarımızın içlerindeki potansiyeli ortaya çıkararak, gereken çocuklara bütün ilköğretim boyunca destek verirler. İşitme kayıplı çocuklarımızın odyolojik değerlendirmelerinin yanında, işitsel davranış değerlendirmeleri, alıcı ve ifade edici dil değerlendirmeleri, konuşma algı testleri, konuşmanın anlaşılırlığı testi, doğal olarak gerçekleşen dil, iletişim değerlendirmeleri yapılmaktadır.

 

İşitme Engellilerin Eğitiminde Aileye Tavsiyeler

  İşitme engellilerin eğitiminde eğitimciler çocuklarla yaptığı çalışmalar konusunda aileyi bilgilendirmeli ve yönlendirmelidir. Aile ve öğretmenlerin işbirliği içinde çalışmaları, bu çocukların eğitimi konusunda atılacak en önemli adımlardan biridir. Eğitim sadece okulda değil hayatın her alanında devam etmektedir. Çocuğun zamanının büyük bir kısmını tükettiği ev ortamında eğitimin çok önemli olup, aileye bir çok önemli görev düşmektedir. Bunları sıralayacak olursak ;

           

İşitme engelli bireyler işitme cihazı yardımıyla ses duyar. Çocukların bu şekilde dinleme becerileri gelişir. Dinleme becerileri sonucunda çocuk ses çıkarmaya başlayacaktır. Aile kesinlikle cihazı düzenli olarak kullanmalı, çocuk çıkardığında çocuğun ilgisinin yönü değiştirilerek cihaz mutlaka tekrar takılmalıdır. Aksi taktirde ses çıkarma davranışı azalacaktır.

Cihaz takmak istemeyen çocuklar olabilir. Aile çocuğun işitme cihazı olmadan bir şansı olmadığını kavramalı ve her ne olursa olsun cihaz sürekli takılmalıdır.

Konuşmalarda işaretlere yer vermeyin. Bunu yapmazsanız konuşma yerine işaretleri tercih edecektir. Ayrıca işitme engelli çocuğa kesinlikle ayrıcalıklı, kardeşlerinden farklı davranmayın.

Aile mutlaka ev içerisinde çocukla etkinlikler yapmalı, oyunlar oynamalıdır. Oyun ortamları oluşturun , onunla sakin ve anlaşılır bir biçimde, ses tonunuzu çok iyi ayarlayarak  konuşun ve  sizinle konuşması için yönlendirin . Bunu yaparken yapmacık  bir konuşma şeklinden uzak durun. Çocukla sürekli bir etkileşim içinde olmak gerekir. Örneğin anne çamaşır asarken, yemek yaparken bile işim var otur demek yerine   yaptığı işin dilini çocuğa vermelidir.

Çocuğun uydurduğu kelimeleri kullanmayın .Doğrusunu öğretmeye çalışın .Armut yerine  aymut diyorsa evet armut diyerek düzeltin.

Soru-cevap şeklinde çalışmalar yapın bu çocuğunuzun sıra alma davranışını kazanmasına yardımcı olacaktır. Çocuk soruya cevap veremediğinde hemen yanıtı vermeyin. Cevap vermesi için çocuğa süre tanıyın.

Çocuğunuzun çıkardığı seslere dikkat edin .Bu sesler iletişim kurma ve konuşma çabalarıdır.Çıkardığı sesleri cevaplayın.

Çocuğunuzla cümle kurarak konuşun,tek kelimelik ifadelerden kaçının.

Çocuğun dil gelişiminin erken dönemlerinde tek kelimelik konuşmalar tek düze melodik olmayan bir konuşmanın gelişmesine neden olur.Öğretmek istediğiniz kelimeyi cümle içinde vurgulayın .Ne güzel kedi .Kediyi gördün mü?

Yaşanan deneyimler çok önemlidir.Çocuğunuza çeşitli deneyimler yaşatın ve bunlara ait yeni kelimeler öğretin bunları deftere çizmesini sağlayın hayvanat bahçesine götürebilirsiniz .

Çocuğunuza konuşmasıyla model olacak arkadaşlar edinmesini sağlayın.Çocuklar arkadaşlarıyla iletişim kurmaya daha hevesli olur.

İşitme özrü zihinsel,sosyal ve ruhsal gelişimi olumsuz etkiler.Bu nedenle çocuğunuzu işiten çocuklarla kıyaslamayın.Öz güven çok önemlidir.Çocuğunuzun  öz güvenini arttırmak için elinizden gelen her şeyi yapın.Ses tonunuzla ve dokunarak olumlu mesajlar verin.Çocuğunuza karşı sabırlı olun .

Çocuğunuza güvenin ve çocuğunuzun konuşabileceğine inanın .

YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR (OTİZM) DESTEK EĞİTİM PROGRAMI

Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (Otizm) Destek Eğitim Programı

Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (YGB)

Yaygın gelişimsel bozukluk (YGB) veya yaygın gelişimsel bozukluk ileri düzeyde ve karmaşık bir beyin gelişim yetersizliği olarak tanımlanabilecek bir grubu içinde bulunduran genel bir terimdir. Bu bozukluklar değişen derecelerde sosyal etkileşim, sözel ve sözsüz iletişim ve tekrarlayıcı davranış zorluklarıyla karakterize edilir. Bu grupta yer alan bozukluklar;

Otistik bozukluk,

Rett sendromu,

Çocukluğun dezintegratif bozukluğu,

yaygın gelişimsel bozukluk-başka türlü adlandırılamayan (YGB-BTA) ve

Asperger sendromu sayılabilir.

Asperger sendromu (ASD) zihinsel engellilik, motor koordinasyon güçlüğü ve dikkat, uyku bozuklukları ve gastrointestinal rahatsızlıklar gibi fiziksel sağlık sorunları ile ilişkili olabilir. Bazı ASD lilerin görsel becerileri, müzik, matematik ve sanat yetenekleri mükemmel olabilir.

Otizmin kökleri çok erken beyin gelişiminde gibi görünüyor. Ancak otizmin en belirgin belirtileri 2 ile 3 yaş arasında ortaya çıkmaktadır. Sonuçları kanıtlanmış davranışçı terapiler ile erken müdahale, erken tanı için etkili yöntemler otizmin belirtilerinin hafifletilmesinde çok ciddi bir öneme sahiptir.

OTİZM

Otizm yukarıda sayılan dört gelişimsel bozukluktan biridir. Her bin doğumdan bir veya ikisinde görülür. Dünya sağlık örgütü raporuna göre Türkiye’de yaklaşık 100 bin otizmli çocuk vardır.

Otizmin nedenleri nedir?

Kısa bir zaman önce bu sorunun cevabı “nedeni hakkında hiçbir fikrimiz yok” olurdu. Fakat artık bu soruya farklı cevaplar verebiliyoruz. En önemlisi şu ki otizmin tek bir nedeni yok ve yine aynı şekilde tek bir çeşit otizm yok. Son beş yıldır, bilim adamları nadir gen değişiklikleri ya da mutasyonları otizm ile ilişkilendirmektedir.  Otizm vakalarının çoğunda erken beyin gelişimini etkileyen, genetik ve çevresel faktörlerin bir arada otizme neden olduğu görünür.

Gebelik sırasında ebeveyn yaşı (anne ve baba her ikisi de), özellikle gebelik sırasında maternal hastalık, doğum sırasında oksijen yoksunluğu gibi bazı zorluklar bebeğin beyin gelişimini değiştirebilir. Bu faktörlerin etkisiyle gelişen otizme ebeveynin neden olmadığını bilmek önemlidir. Aksine, bu çevresel koşullar genetik risk faktörleri ile kombinasyon halinde olunca otizm riskini artırmaktadır.

Araştırmalar yapıldıkça çeşitli nedenler ortaya çıkmaktadır. Mesela son araştırmalar giderek artan bir şekilde anne adayının gebelikten önce ve sonra folik asit açısından zengin bir diyetle (en az 600 mg günde) veya folik asit içeren vitamin alarak veya yiyerek otizmli bir çocuğa sahip olma riskini azalttığını göstermektedir

Otizm nasıl teşhis edilir?

Aşağıdaki listede çocuğunuzun bir otistik spektrum bozukluğu için risk altında olduğunu işaret edecek belirtiler yer almaktadır. Çocuğunuz aşağıdakilerden herhangi birini sergiliyorsa, bir değerlendirme yapması için çocuk doktoruna ya da psikoloğuna gitmelisiniz:

Altı ay ve sonrasında hiçbir gülümseme veya diğer sıcak, neşeli ifadeler yoksa

Dokuz ay ve sonrasında seslere, gülümsemelere veya diğer yüz ifadelerine tepkisi yoksa

12 aylıkken babıldamaları yoksa

12 aylıkken jestleri taklit etmiyorsa

16 aylıkken hiçbir kelimesi yoksa

24 aylıkken iki kelime den oluşan anlamlı cümle öbekleri kurmuyorsa

Her yaşta konuşma ya da sosyal becerilerden herhangi birinin kaybı varsa

Otizm Nasıl Tedavi Edilir?

Her otistik çocuk veya yetişkin benzersizdir ve kendine has özellikleri vardır. Bu nedenle her otizm müdahale planı çocuğun özel ihtiyaçlarına yönelik geliştirilmelidir.

Tedavi davranışsal tedaviler, ilaçlar veya her ikisini de içerebilir. Birçok otizmli kişi, uyku bozuklukları, nöbetler ve gastrointestinal (Gİ) sıkıntı gibi ek tıbbi şikâyetler de taşır.  Bu koşullar öğrenme ve dikkat becerilerini de etkilemektedir.

Tedavinin en önemli kısmı erken ve yoğuneğitim müdahalesidir. Aileyle yakın çalışacak profesyonel bir ekiple çalışmak, çocuğu eğitirken aileyi de bu eğitimin içine katmak çok önemlidir. Bazı erken müdahale programlarında terapistler eğitim için eve gider.  Diğer programlar özel bir eğitim merkezi, sınıf veya okul öncesi eğitimle devam eder.

Uygun bir eğitim programı tipik olarak farklı müdahaleleri destekler, çocuğun sosyal ve öğrenme becerilerini geliştirir ve kazandırır. Örneğin, otistik çocukların okula giderken, hedeflenen sosyal beceri eğitimi ve öğretimi için özel yaklaşımlardan yararlanılır.

Otistik Ergenlerin bağımsız bir yetişkinlik yaşamı olabilmesi için eğitim ve istihdam olanakları yaratılmalıdır.

Erken eğitim müdahale programları hangileridir?

Bilimsel çalışmalar erken eğitim müdahalelerinin yararını kanıtlamıştır. Bunlardan başlıcası Uygulamalı Davranış Analizi (ABA) dir.

Bilimsel çalışmalar erken yoğun davranışsal müdahalenin otistik küçük çocuklarda öğrenme, iletişim ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymuştur. Erken müdahalenin sonuçlarını değişir iken, bundan bütün çocuklar yararlanabilir. Tüm iyi erken müdahale programlarının belli ortak özellikleri vardır. Bunlar şunlardır:

  Haftada en az 25 saat çocuk için yapılandırılmış eğitim/ terapötik faaliyetler yer almalıdır.

 Yüksek eğitimli terapistler ve / veya öğretmenler müdahale etmelidir. İyi eğitilmiş, otizmin tedavisi konusunda uzman ve deneyimli bir profesyonel ekip gözetiminde müdahale çocuğa yardımcı olabilir.

 Tedavi/eğitim çocuğa özel ve iyi tanımlanmış öğrenme hedefleri olmalı ve bu hedeflere ulaşmada çocuğun ilerleme durumu düzenli olarak değerlendirilmeli ve kaydedilmelidir.

 Müdahale otizmden etkilenen çekirdek alanlara odaklanmalıdır. Bunlar sosyal beceriler, dil ve iletişim, taklit, oyun becerileri, günlük yaşam ve motor becerileri içerir.

 Programın içeriğinde akranları ile etkileşim olanakları olmalıdır.

 Programda bir doktor, konuşma-dil terapisti ve uğraşı terapisti de içeren multidisipliner bir ekip olmalıdır.

Otizm tanısı alan bir çocuk daha sonra bu spektrumdan çıkabilir mi?

Bilimsel çalışmalar ve gözlemler göstermektedir ki otizmden çıkma veya ilerleme gibi bir durum bazı koşullarda çok nadir olarak olabilmektedir. Çocuklukta otizm tanısı yanlış konulmuşsa ya da başarılı bir eğitim ve tedavi sonrasında artık tam olarak otizm kriterlerini karşılamıyorsa veya belirtiler hafiflediyse bu otizmden çıkmak ya da ilerlemek olarak adlandırılabilir.

Ya da çocuğun zamanla IQ, dil, sosyal uyum testlerinden, okulsınavlarından iyi sonuçlar aldığını görürüz. Ama bu testlerden veya sınavlardan iyi sonuçlar alması otizmden çıktığı anlamına gelmez.

Otizm tanılı bir çocuk zamanla dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete bozukluğu ya da asperger sendromu gibi nispeten yüksek işlevli formuyla karşımıza çıkabilir.

Şu anki bilgilerimizle çocuğun gelecek yıllarda nasıl bir gelişim ve değişim göstereceğine dair bir tahminde bulunamıyoruz.

 

 

Asperger Sendromu ( ASD) Nedir?

Asperger sendromu spektrum “yüksek fonksiyonlu” ucunda olduğu düşünülen bir yaygın gelişim bozukluğu (YGB) ‘dir. Aspergerli çocuk ve yetişkin sosyal etkileşimlerde zorluk ve tekrarlayıcı davranışlar sergilemektedir. Motor gelişim gecikebilir sakarlık veya koordinasyonsuzluk gibi sonuçlara neden olabilir. YGB’nin diğer formları (otizm, rett, dezintigratif, A tipi bozukluklar gibi) etkilenenler ile karşılaştırıldığında,  Asperger sendromu olan çocukların dil veya bilişsel gelişiminde çok ciddi gecikmeler ve zorluklar yoktur. Hatta bazıları kendi özel ilgi alanlarıyla ilgili kelimeleri yaşıtlarından daha erken öğrenebilirler.

Aşağıdaki davranışlar Asperger sendromu ile ilişkilidir:

Sınırlı veya uygunsuz sosyal etkileşimler
“robot” gibi veya tekrarlayan konuşma
Sözsüz iletişim (jestler, yüz ifadesi, vb)  zorlukları

Diğerlerinden daha çok kendini tartışmak eğilimi
Sosyal / duygusal sorunları ya da mecazi ifadeleri anlamada  yetersizlik
Göz teması veya karşılıklı konuşma eksikliği
Belirli, genellikle sıra dışı, konularda konuşma takıntısı
Tek taraflı konuşmalar
Garip hareketleri ve / veya davranışlar

Asperger Sendromu Nasıl teşhis edilir?

Bir çocuk veya yetişkin okulda, işyeri veya kişisel yaşamlarında ciddi zorluklara sahiptir ve genelde Asperger sendromu sıklıkla tanı konmamış olarak yaşamına devam eder. Nitekim birçok yetişkin anksiyete ya da depresyon gibi ilgili sorunlar için yardım ararken Asperger sendromu tanısı alabilir. Teşhiste öncelik sosyal etkileşimlerdeki zorlukları dikkate alma yönündedir.

Asperger sendromu olan çocuklar normal veya hatta istisnai dil gelişimini gösterme eğilimindedir. Ancak, birçok tür akranlarıyla etkileşiminde veya sosyal ortamlarda duruma uygun olmayan konuşmaları veya dil becerilerini beceriksizce kullanma eğilimindedirler. Genellikle Asperger sendromu belirtileri dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi diğer davranışsal sorunlar ile karıştırılır.

Diğer bir yaygın belirti başka bir kişinin eylemleri, sözleri ve davranışları arkasındaki niyeti anlamakta yetersizliklerinin olmasıdır. Yani Asperger sendromlu çocuklar ve yetişkinler mizah ve benzeri şeyleri kaçırabilirler. Benzer şekilde bir gülümseme, kaş çatma gibi hareketleri ya da “buraya gel” gibi “evrensel” sözsüz davranışları anlamayabilirler.

Bu nedenlerden dolayı, asperger sendromu olan bireyler için sosyal etkileşimler kafa karıştırıcı ve yorucu görünebilir. Başka bir kişinin bakış açısından görmek (empati)  zorluklar başkalarının eylemlerini tahmin etmek veya anlamak son derece zor olabilir.  Örneğin, Asperger sendromu olan biri bir müzeye veya bebeğin uyuduğu bir odaya girerken çok yüksek sesle konuşabilir çünkü ne zaman alçak sesle konuşması gerektiğini anlamayabilir.

Asperger sendromlu kişilerin garip bir konuşması vardır. Bu monoton veya alışılmadık bir tonlama ile konuşma, aşırı yüksek sesle konuşma şeklinde olabilir. ASD liler uygunsuz zamanlarda kolayca ağlamaya veya gülmeye başlayabilir.

Evrensel diğer bir ortak özellikleri,   motor becerilerde bir acemilik veya gecikme olmasıdır. Özellikle akranlarıyla oyunlarında zorluklar olabilir.

RETT SENDROMU NEDİR?

                                                                                        

Rett Sendromu, dünyada çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda, özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu sendromun erkeklerde de görülebilir. Fakat erkek ceninlerde bu durum genellikle, annenin düşük yapması, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlarla sonuçlanmaktadır.

RS, ilk defa 1983 yılında yayınlanan raporla, bir hastalık olarak dünya çapında tanınmıştır.

Görülen Özellikleri ve Terapiler

Rett Sendromu’nun, otizm, beyin felci veya spesifik olmayan gelişme bozukluklarında olduğu gibi teşhisi çok zordur.  Artık çoğu araştırmacı RS’in, önceden bilindiği gibi ilerleyen, dejenerasyon yapan bir hastalık değil, gelişimsel bir rahatsızlık olduğu görüşünde hemfikirlerdir.

Ekim 1999’da yapılan bir keşifle, X kromozomu (Xq28) üzerinde oluşan bir genetik mutasyonun (MECP2) RettSendromu’na sebebiyet verdiği açığa çıkmıştır. RS’in tipik ve tipik olmayan durumlarının %75’i bu mutasyonda bulunmuştur. Devam eden araştırmalar, RS’e sebep olan ve hala tanımlanamamış diğer genetik faktörler üzerine odaklanmış durumdadır.

Araştırmacılar; MECP2’deki bireysel mutasyonun, RS’in şiddeti ile tam olarak bir bağlantısı olamayacağını, fakat her bir harekete geçmiş türde X kromozomunun, çocuğu etkilediği görüşünde birleşiyorlar.

Dünyada, çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalara göre; her 23 binde 1doğumdan, 10 binde 1 doğuma kadar ulaşan oranlarda RS’li kız çocuğu doğmaktadır.

Tipik özellikleri arasında, bağımsız olarak oturmaları ve beklenildiği gibi parmaklarını kemirmeleri de sayılabilir. Ayrıca çoğu emeklemez, fakat çömelebilir veya ellerini kullanmadan kolları üzerinde emekler.

Bazı çocuklar konuşma kabiliyetlerini yitirmeden önce tek tek kelimeler kullanmaya ve kelime kombinasyonları yapmaya başlayabilirler.

Diğer çocuklar yürümede gecikirlerken veya bağımsız yürüyemezken, birçoğu normal yaşı çerçevesinde, bağımsız yürümeye başlayabilir. Bazıları bütün hayatları boyunca yürüyebilirlerken, bazıları da yürümeye başladıktan  daha sonra bu becerilerini kaybederler. Bir kısmı ise çocukluğunun ilerleyen zamanlarına veya yetişkinlik dönemine kadar yürüyemez.

Nöbetlerin, çok sayıda RS’li hasta tarafından yaşandığı rapor edilmektedir, fakat doğru klinik nöbetlerin oluş derecesinin, bu kadar fazla olacağı tahmin edilmemektedir. Nöbetler, hiç bir zaman görülmeyebilir veya kademe kademe çok şiddetli hale gelebilir. Fakat yetişkinliğin ilerleyen zamanlarında bu yoğunluk gitgide azalır.

Çok yaygın olan RS motor davranışlarını nöbet olarak değerlendirmekyanlıştır. Nöbet olarak değerlendirilen birçok vaka, aslında nöbet değildir. Gerçek nöbetler, alışılagelmişin dışında olabilmekte ve uyku esnasında meydana gelebilmektedir. Soluk almada bazı anormallikler olabilir fakat yaşla birlikte bu anormallikler azalmaya başlar.

Skolyoz RS’in göze çarpan önemli özellikleri arasındadır. Çok sayıda RS’li hastada görülür ve 8-14 yaşları arasında, hızlı bir ilerleme kaydedebilmektedir. Bu hafif bir S olabilirken, kademe kademe sert bir S haline de gelebilir.  Skolyozun kötüye gitme olasılığı, erken yaşta kas zayıflaması veya kaslarında anormallik (distoni) oluşmuş ve yürüyemeyen hastalarda daha fazla görülmektedir. Bazılarında cerrahi müdahaleye gereksinim duyulabilmektedir. Bu konuda tavsiye edilen, kilo aldırma uygulamaları ve sık sık değerlendirme yapmaktır.

Kemik kırılması RS’te diğer motor bozukluklarından daha sık görülmektedir. Kemik kırılma vakaları, bünyeye yeterli miktarda kalsiyum girişi olmasına rağmen, kemiklerin düşük seviyede mineral içermesinden ve kemik yoğunluğunun azalmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Böyle durumlarda, kilo aldırma ve yüksek dereceli kalsiyum diyeti uygulanmalıdır.

RS’te büyüme genellikle yavaştır, birçok RS’li bayan yaşına göre oldukça küçük görünmektedir. Yapılan çalışmalar, doymak bilmez bir iştahları varmış gibi görülmelerine rağmen birçoğunun orta dereceden üst sınıra kadar değişebilen oranlarda yetersiz beslenme problemi ile karşı karşıya olduklarını göstermektedir. Buna; yutma zorluğu, yetersiz besin girişi, enerjinin dengesiz harcanması veya vücudun besleyici gıdalardan yeteri kadar yararlanamaması gibi problemler neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda, kilo almasına ve boyunun uzamasına yardımcı olacak, dikkatini ve etkileşimini geliştirecek tamamlayıcı bir beslenme programıuygulanmalıdır.

Ajitasyonun, iletişim kurma kabiliyetinin üzerinde yarattığı hayal kırıklığı sonucu oluştuğu düşünülmektedir. Bu durumda, davranışlarının ve aktivitelerinin listelendiği ayrıntılı bir günlük tutmak, hastanın girişimlerini belirlemede ve onu ajitasyona iten faktörlerin giderilmesini sağlamada yardımcı olacaktır. Ajitasyonla baş edebilmek için davranış tedavisinden yararlanmak gerekir.

Bütün bu zorluklara rağmen, RS’li bir hasta orta yaşlarına, hatta daha ileri yaşlara kadar öğrenmeye devam edebilir, ailesi ve arkadaşlarıyla iyi vakit geçirebilir. Bütün duygular hakkında tecrübe sahibidirler ve evde veya topluluk arasında, sosyal, eğitim veya eğlence amaçlı aktivitelere katıldıklarında, hoş ve çekici kişiliklerini gösterirler.

Tanı Kriterleri

Diğer özürlü koşulları hariç tuttuktan sonra Rett Sendromu’nun tanınabilmesi için gerekenler:

6 ila 18 aya kadar normal gelişimin gözlemlendiği süre,

Normal kafa çeperi ile doğumu müteakip kafa büyüme oranında yavaşlama (3 ay – 4 yaş),

Şiddetle bozulan, lisanı anlamlı kullanabilme ve anlamlı el becerilerinin yitirilmesi, zekada güçlük,

Uyanıkken sabit bir şekilde; el yıkama, el bükme, el çırpma, eli ağıza götürme gibi el hareketlerden birinin veya birkaçının sürekli tekrar edilmesi,

Gövdenin sallanması, özellikle sinirli/üzgün veya telaşlı zamanlarında mafsallı uzuvların da sallanması,

Yürüyebiliyorsa, her an düşecek gibi, geniş adımlarla, bacakları kırmadan, parmak ucu yürüyüşü.

Destekleyici Kriterler

Semptomlar tanı için gerekli olmayabilir fakat görülebilmelidirler. Bu özellikler gençlikte net olarak gözlemlenemeyebilir ama yaş ilerledikçe görülebilir hale gelebilecektir.

Nefes tutma veya nefes almama, çok fazla nefes alma ve karında şişkinliğe sebep olacak şekilde hava yutma gibi solunum fonksiyon bozuklukları,

EEG anormalliği – normal elektrik düzeninin yavaşlaması, epileptiform görüntüsü ve normal uyuma karakteristiğinin kaybı,

Nöbet,

Kas sertleşmesi/spastisite/yaşın ilerlemesiyle birlikte mafsallarda kasılma,

Skolyoz (bel kemiğinin S şeklini alması),

Diş gıcırdatma (bruxism),

Küçük ayaklar,

Büyümede gecikme,

Vücut kilosunda ve kaslarda azalma (fakat bazı yetişkinler obeziteye eğilimlidir),

Anormal uyuma hali ve alınganlık/öfkeli hal yada telaş,

Çiğneme ve/veya yutma zorluğu,

El ve ayaklarda; zayıf sirkülasyon, soğukluk ve mavimsi kırmızı renk,

Yaş ilerledikçe mobilitede azalma,

Peklik.

Tüm RS’lilerde bu semptomlar görülmeyebileceği gibi bireysel olarak çok daha değişik şiddette semptomlar olabilir. Bir pediatrik nörolog inceleme yapmalı ve klinik teşhisi onaylamalıdır.

  Rett sendromu ve otizm arasındaki fark nedir?
MECP2 gen mutasyonu en sık kız çocuklarında bulunur ama otizm daha çok erkek çocuklarında rastlanır.   Her iki sendromda da, konuşma ve duygusal temas becerilerinde bozulmalar görülür. Ancak, RS li kadınlarda baş büyüme hızının yavaşlaması, amaçlı el becerilerinin kaybı, hareketlilik, düzensiz solunum paternlerini de içerir ve bu açıdan otizmde görülen belirtiler ile uymamaktadır. El çırparak otizmde de sık görülürken, RS de görülen ortak amaçsız el hareketleri otizmde görülmez. RS li kızlar hemen hemen her zaman insanları nesneye tercih eder, fakat tersi otizm görülür. RS ile kızlar genellikle erken yaşta otizm benzeri özelliklere sahip olsa da, bu otistik özellikler zamanla kaybolur.

Rett sendromu aşamaları nelerdir?

Evre I
Erken başlangıçlı Evre
Yaş: 6 ay 1,5
Süre: Aylar

Evre II
Hızlı tahribatlı aşama
Yaş: 1 ila 4 yıl
Süre: Ay Hafta

Evre III
Plato aşaması
Yaş: Okul öncesinden yetişkinliğe

Evre IV
Geç Motor Bozulma Aşaması
Yaş: 5-25+

     Süre: on yıllar

Çocukluğun dezintigratif bozukluğu                    

Çocukluğun dezintegratif bozukluğu (ÇDB), ya da Heller sendromudezintegratif psikoz adlarıyla da anılır.3 yaşından sonraçocukların dil, sosyal işlev, ve motor becerilerinin gelişiminde gecikmeler olarak görülen ve ender rastlanan bir durumdur. Araştırmacılar bu durumun nelerden kaynaklandığını henüz bulamamıştır.

ÇDB, otizm ile bazı benzerlikler gösterir ancak becerilerde gerileme görülmeden önce oldukça normal bir gelişme gözlemlenmektedir. Hastalık belirgin olmaya başladığında birçok çocuğun gelişimi biraz geride kalmıştır ancak küçük çocuklarda bu gerilik her zaman belirgin değildir.

Gerilemenin ortaya çıktığı yaş değişiklik gösterir ve bu gerilemenin tanımına göre iki ile on yaş arasında görülebilir.

Gerileme çok ani olabilir ve hatta çocuklar ebeveynlerini şaşırtacak şekilde bu konudaki kaygılarını dile getirebilir. Bazı çocuklar halüsinasyon gördüklerini söyler ya da gördükleri zannedilebilir ama en belirgin belirti kazanılan becerilerin kaybıdır. Bu birçok yazar tarafından hem çocuğun hem de ailenin geleceğini etkileyen çok kötü bir durum olarak belirtilmiştir. Tüm yaygın gelişimsel bozukluklarda olduğu gibi ÇDB için doğru tedavinin ne olduğu konusunda tartışmalar bulunmaktadır.

Sendrom ilk olarak Avusturyalı eğitimci Theodore Heller tarafından 1908’de tanımlanmıştır. Heller sendromu anlatmak için dementiainfantilis terimini kullanmıştır

Belirtiler

Çocukluğun dezintegratif bozukluğundan etkilenen bir çocuk genellikle iki yaşına kadar normal bir gelişim gösterir ve akranlarına uygun sözel ya da sözel olmayan iletişim becerileri, sosyal ilişkiler, motor becerileri kazanır. Ancak iki yaşından on yaşına kadar kazanılan beceriler aşağıdaki altı işlevsel alandan en az ikisinde tamamen kaybedilir:

Dil becerileri

Alıcı dil becerileri

Sosyal beceriler ve kendine bakabilme becerileri

Tuvaletini tutabilme

Oyun becerileri

Motor beceriler

Aşağıdaki alanların en az ikisinde de normal işlev eksikliği ya da bozukluklar görülür:

Sosyal etkileşim

İletişim

Yineleyici davranış ve ilgi modelleri

Nedenleri

Çocukluğun dezintegratif bozukluğunun tam nedenleri hâlâ bilinememektedir. Bazen ÇDB aniden günler ya da haftalar süren kısa bir zaman içinde ortaya çıkar bazen de çok uzun bir dönem sonunda görülür. Bir araştırma ÇDB tanısı konmuş çocukların incelenmesi sonucunda herhangi bir nedenin tam olarak bulunamadığı ancak ÇDB olan çocuklarda epilepsinin daha sık görüldüğünü ama bir bağlantısı olup olmadığının bilinmediğini belirtir.   ÇDB özellikle aşağıdaki durumlarla da bağlantı görülmüştür:

Lipid depolama hastalıkları: Özellikle bu durumda beyinde ve sinir sisteminde aşırı yağ (lipid) nedeniyle toksik bir birikme oluşur.

Subakutsklerozanpanensefalit: Bir çeşit kızamık virüsü nedeniyle beynin kronik enfeksiyonu subakutsklerozanpanensefalite yol açar. Bu durum beyin yangısına ve sinir hücrelerinin ölümüne neden olur.

Tüberoz skleroz (TSK): TSK genetik bir bozukluktur. Bu rahatsızlık da beyinde, böbreklerde, kalpte, gözlerde, akciğerlerde ve deride yumrular oluşur. Bu durumda beyinde iyi huylu yumrular görülür.

Tedavisi

ÇDB’nin kalıcı bir çaresi yoktur, dil, sosyal etkileşim ile kendine bakma becerilerinin kaybı oldukça ciddidir. Etkilenen çocuklar bazı alanlarda kalıcı bozukluklarla karşılaşır ve uzun süreli bakıma gereksinim duyar. ÇDB’nin tedavisi hem terapi hem de ilaçları içerir.

Davranış terapisi: Amacı çocuklara yeniden dil, kendine bakma ve sosyal beceriler kazandırmaktır.

İlaçlar: ÇDB’yi doğrudan tedavi edebilecek ilaçlar yoktur. Saldırgan duruş ve yineleyici davranış modelleri gibi ağır davranış sorunları için antipsikotik ilaçlar kullanılır. Nöbetleri kontrol altına almak için ise antikonvulsan ilaçlar kullanılır.

BEDENSEL ENGELLİ BİREY DESTEK EĞİTİM PROGRAMI

Bedensel Engelli Birey Destek Eğitim Programı

Bedensel Engelli Bireylerin Eğitimi

Doğum öncesi, doğum sırası veya doğum sonrası dönemde herhangi bir nedenle kas, iskelet
ve sinir sistemindeki bozukluklar sonucu bedensel yeteneklerini kaybeden, günlük
yaşamda gereksinimlerini karşılamakta güçlük çeken, toplumsal yaşama uyum sağlamada zorlanan, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi  bedensel engelli birey” olarak adlandırılır.

Rehabilitasyon çok yönlü bir tedavi programını gerektirir.  Fiziksel engelli bir çocuğa ya da yetişkinefizyoterapi ve rehabilitasyon programı gereklidir. Kurumumuzda fizyoterapi ve rehabilitasyon programı fizyoterapist tarafından yürütülmektedir.

Rehabilitasyonun amacı; çocuğun mevcut potansiyelini arttırarak günlük yaşamda ve sosyal hayatta mümkün olduğunca bağımsızlığını sağlamaktır. İyi bir rehabilitasyon programı için çok iyi bir değerlendirme, tedavi programı, takip, ev programı ve bazen de ortezleme gereklidir. Rehabilitasyon programına başlanabilen en erken dönemde başlanması önemlidir. Çocuğunuz 7 aylık iken yuvarlanmıyorsa, 10 aylık iken kendi kendine oturamıyorsa, 12 aylık olduğunda emeklemiyorsa, 14 aylık olduğunda kendi kendine ayakta durmuyorsa, 18 aylık olduğunda yürümüyorsa ve 30 aylık olduğunda kendi kendine merdivenlerden inip çıkamıyorsa mutlaka bir pediatrik nöroloğa başvurulmalıdır.

Rehabilitasyon programına alınan bazı hastalık grupları şöyledir:

  • Serebral palsi
  • Merkezi Sinir Sistemini Etkileyen Dejeneratif veya Metabolik Hastalıklar(MS, Hidrosefali, Fenilketanüri, ALS, MG…)
  • Mental Motor Gerilik
  • Brakial Pleksus Yaralanması(Doğuştan kol felci)
  • Spina Bifida
  • Travma Nedenli Merkezi Sinir Sistem Yaralanmaları(Omurilik felci)
  • Süregelen Hastalıklardan Kaynaklanan Motor Gelişim Geriliği(Epilepsi, Otizm, Rett Sendromu)
  • Genetik Kökenli Hastalıklar(Down Sendromu)
  • Kas Hastalığı Olan Bireyler(DMD, SMA…)
  • Ortopedik Hastalıklar(Pes Ekinovarus, Doğuştan Kalça Çıkığı, Osteogenezis Imperfekta…)
  • Skolyoz
  • Doğuştan ya da Sonradan Uzuv Eksikliği(Ampute Hastalar

ZİHİNSEL ENGELLİ BİREYLER DESTEK EĞİTİM PROGRAMI

Zihinsel Engelli Bireyler Destek Eğitim Programı

Zihinsel Engelli Destek Eğitim Programı

Zihin yetersizliği olan bireylerin destek eğitim programı, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, destek eğitimine devam eden bireylerin özel eğitim hizmetlerinden etkili ve en üst düzeyde yararlanmalarını sağlamayı amaçlamaktadır (MEB, 2008).

Zihin yetersizlikleri hafif, orta ve ağır olmak üzere sınıflandırılmaktadır. Zihin yetersizliği olan öğrencilerin çoğunun hafif düzeyde zihin yetersizlikleri bulunmaktadır. Bu bireyler okula başlayana kadar fark edilemeyebilirler. Hafif düzeyde yetersizliği olan bireylerin öğrenme hedefleri, normal yaşıtlarınkine oldukça benzerdir.
Okuma, yazma, matematik, fen bilgisi, hayat bilgisi gibi temel derslerdeki becerileri kazanabilirler. Zihin yetersizlikleri orta düzeyde olan bireyler genellikle okulöncesi dönemde gelişimlerindeki geriliklerinden dolayı fark edilmektedirler. Bu öğrencilerin okul yıllarında öğrenmeleri daha yavaş olmakta, sadece akademik becerilerde değil, uyumsal davranış alanlarının birçoğunda yetersizlik yaşamakta, dolayısıyla daha yoğun eğitim alma, yapılandırılmış ortamlarda doğrudan eğitim ihtiyacı duymaktadırlar. Zihin yetersizliği ağır olan öğrencilerin neredeyse tamamı doğumda ya da hemen sonra fark edilmekte, birçoğunun ek engel ya da sağlık sorunları bulunmaktadır. Bu öğrencilerin hedeflerinde öz bakım becerilerinin kazanımı ön planda tutulmaktadır

 

Zihinsel Engelliler Özür Grubu Tanımı ve Özellikleri

Zihinsel işlevler bakımından ortalamanın iki standart sapma altında farklılık gösteren, buna bağlı olarak kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerinde eksiklikleri ya da sınırlılıklar olan, bu özellikleri 18 yaşından önceki gelişim döneminde ortaya çıkan ve Özel eğitim ile destek eğitim hizmetlerine ihtiyaç duyan bireydir.

Hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan birey:

Zihinsel işlevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerinde hafif düzeydeki yetersizliği nedeniyle Özel eğitim ile destek eğitim hizmetlerine sınırlı düzeyde ihtiyaç duyan birey, Orta düzeyde zihinsel yetersizliği olan birey: Zihinsel işlevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerindeki sınırlılık nedeniyle temel akademik, günlük yaşam ve iş becerilerinin kazanılmasında Özel eğitim ile destek eğitim hizmetlerine yoğunşekilde ihtiyaç duyan birey,

Ağır düzeyde zihinsel yetersizliği olan birey:

Zihinsel işlevler ile kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerindeki eksiklikleri nedeniyle öz bakım becerilerinin öğretimi de dahil olmak üzere yaşam boyu süren, yaşamın her alanında tutarlı ve yoğun Özel eğitim ve destek eğitim hizmetine ihtiyacı olan birey olarak Tanımlanmaktadır.

Zihinsel Yetersizliği Olan Bireylerin özellikleri:

Dikkat: Zihinsel yetersizliği olanlarda dikkat problemleri yaygın olarak görülmektedir. Bireylerin öğrenme problemlerinin önemli bir bölüm dikkat problemlerinden kaynaklanmaktadır. Genel olarak dikkatleri dağınık ve kısa sürelidir.

Bellek: Zihinsel yetersizliği olan bireylerin pek çoğu hatırlamada güçlük çeker. Görsel ve işitsel algılar zayıftır. Bellekle ilgili yaşadıkları en önemli problem öğrendikleri bilgileri kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe aktarmada yaşamalarıdır.

Genelleme yapmakta zorlanırlar, kazandıkları bilgileri ilişkilere göre gruplamada güçlük çekebilirler. Zihinsel yetersizliği olan bireylerin yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında kendilerini düzenleme (tekrarlama, gruplandırma, ilişkilendirme) stratejilerini daha az sıklıkta kullandıkları görülmektedir.

Öğrenme: Akranları gibi öğrenebilir ve öğrenmeye devam ederler. Akranlarından temel farklıar öğrenmenin hızındadır, öğrenme hızları daha yavaştır.

Dil gelişimi: Zihinsel yetersizliği olan bireyler dil ve konuşmayı zihinsel yetersizliği olmayan bireylerin geçtiği basamaklardan geçerek edinirler. Ancak bu basamaklardan geçiş hızları daha yavaştır. Dil ve Konuşma gelişimindeki sorunlar ile kendini düzenleme (tekrarlama, gruplandırma, ilişkilendirme) problemleri arasında yakın bir ilişki vardır. Çünkü birçok kendini düzenleme stratejisi dile dayalıdır.

Akademik Başarı: başarısızlıklar daha çok okuma-yazmada, okuduğunu anlamada, temel aritmetik becerileri kazanmada ortaya çıkmaktadır. Soyut kavramları somut kavramlara göre daha zor öğrenirler. 

Sosyal gelişim: Zihinsel yetersizlik gösteren bireylerde çeşitli sosyal problemlere rastlanmaktadır. Sosyal ilişkilerinde kendilerini grupta kabul ettirecek becerileri azdır. Arkadaşlık etmede sıklıkla problem yaşarlar. Benlik kavramları genellikle zayıftır.

Psikomotor gelişim: Genel olarak bu bireylerin fiziksel gelişimleri (boy-kilo) ise yaşıtlarının gelişimi ile tutarlılık gösterebilmektedir. Zihinsel yetersizliği olan bireyin, sahip olduğu yetersizliğin derecesi arttıkça yukarıda belirtilen alanlarda yaşadığı güçlüklerin derecesi de artmaktadır.

Özel eğitim Merkezimizde alanında uzman Özel eğitim öğretmenleriyle zihinsel engelli çocuk ve gençlerimize yönelik eğitim ve öğretim çalışmaları yapılmaktadır.

Afazi

Afazi

Söz veya kelime yitimi olarak ta bilinen afazi bireyde zeka geriliği bellek bozukluğu işitme özrü ve konuşma organlarında bozukluk olmadan konuşma

 işlevinin yerine getirilmemesi durumudur. Nedeni bir beyin hasarı sonucu oluşan fonksiyonel bir bozukluktur. Genelde afazi birden ortaya çıkar ancak beyin tümörü gibi yavaş ilerleyen hasarlarda ise zamanla oluşabilir.

Afazide dili anlamada veya ifade etmede bir bozukluk söz konusudur. Diğer bir deyişle bir beyin zedelenmesi sonucu ortaya çıkan sözel ve işitsel iletişimi etkileyen motor ve duygusal dil bozukluklarını içeren bir durumdur (Özgür 2004 s.96). Afazi tanısı olan öğrencilerin bireyselleştirilmiş eğitim programından yararlandırılması düşünülmelidir. Ayrıca konuşma terapisi desteği alınmalıdır.